Aile Diziminin Kökleri

Aile Diziminin Kökleri
Aile Dizimi, Bert Hellinger tarafından dünyaya tanıtılan bir yöntemdir. Ancak bu yöntem, yalnızca bir kişinin geliştirdiği bir yaklaşım değil; çok katmanlı, zengin birikimlerden beslenen bir çalışmadır.
Kökeninde Antik Yunan’ın tragedya geleneği, psikodrama, aile terapisi, psikoloji, antropoloji ve sosyoloji gibi disiplinler yer alır. Aynı zamanda fenomenoloji ve ontoloji gibi felsefi alanlardan da güçlü etkiler taşır.
Bu çok yönlü temeller sayesinde Aile Dizimi, hem teorik hem de pratik açıdan aile ilişkilerinin ve bireysel dinamiklerin anlaşılmasında güçlü bir araç haline gelmiştir. Yöntemin kökleri tragedyalardan başlayarak psikodrama, aile heykeli ve farklı terapi yaklaşımlarına kadar uzanır.
Aile Dizimi’nin tragedyalardan beslenen bu derin tarihsel ve kültürel bağlantısı, onun yalnızca bir terapi yöntemi değil; aynı zamanda insana dair kadim bir bilgelik taşıyıcısı olduğunu da gösterir.
Tragedyalar ve Aile Dizimi
“İnsanın duygusal sağaltım arayışı, tragedyalardan Aile Dizimine uzanan kadim bir yolculuktur.” Dr. Hilal ANDIÇ
Tragedya, kökeni Eski Yunanca tragōidia kelimesine dayanan ve insanın yaşadığı acıları sahne aracılığıyla ifade eden en eski sanat biçimlerinden biridir. Antik Yunan’da tragedya, yalnızca bir oyun değil; aynı zamanda insan ruhuna dokunan derin bir deneyimdi. Karakterlerin başlarına gelen talihsizlikler, seyircinin de kendi iç dünyasıyla yüzleşmesine fırsat verirdi.
Aristoteles’in katharsis kavramıyla tanımladığı bu süreç, duyguların yoğunlaşıp arınmasını, yani seyircinin bir tür duygusal boşalma ve sağaltım yaşamasını ifade eder. Tragedyalar bu yönüyle yalnızca bir sahne sanatı değil, aynı zamanda kadim bir “duygusal iyileştirme” yöntemiydi.
Bugün Aile Dizimi de benzer bir işlevi taşır. Tıpkı tragedyalarda olduğu gibi, Aile Dizimi çalışmalarında da bireyler kendi hikâyeleriyle yüzleşir; gizli kalmış duygular açığa çıkar ve dönüştürücü bir alan doğar. Tragedya, seyirciyi kendi yaşamının aynasında arındırırken; Aile Dizimi, bireyi ailesinin görünmeyen bağlarıyla yüzleştirerek iyileştirir.
Her iki yöntem de insana şunu hatırlatır: Duygular ifade edildiğinde, görüldüğünde ve kabul edildiğinde gerçek dönüşüm başlar.
“Görülmeyeni görünür kılmak, hem tragedyanın hem de Aile Diziminin özüdür.”
Aile Dizimi ve Tragedya Örneği: Kral Oidipus
Antik Yunan’ın en bilinen tragedyalarından Kral Oidipus, yalnızca bir sahne hikâyesi değil; aynı zamanda kuşaklar arası bağların gücünü gösteren çarpıcı bir örnektir.
Oidipus, Thebai halkını vebadan kurtarmak isterken, aslında kendi kaderiyle yüzleşir. Kehanetler ve tanıklıklar sonucunda öz babasını öldürdüğünü, annesiyle evlendiğini öğrenir. Bu yıkıcı gerçekle birlikte annesi İokaste yaşamına son verir, Oidipus ise gözlerini kör ederek sürgüne gider.
Aile Dizimi açısından bu hikâyede önemli olan nokta, Oidipus’un yaşadığı trajedinin sadece bireysel bir seçimden ibaret olmamasıdır. Onun kaderinin kökleri, babası Laios’un geçmişte işlediği ağır bir suça dayanır. Laios, dostu Pelops’un oğluna saldırmış; bunun üzerine Pelops, “Bir gün oğlun seni öldürecek” diye lanet etmiştir.
Antik Yunan düşüncesinde bu tür ölçüsüz davranışlara hybris denir. Hybris, aşırılık ve sınırları çiğneme haliyle düzeni bozar; bireyi ve tüm sistemi kaosa sürükler.
Aile Dizimi de bize benzer bir gerçeği gösterir: Geçmiş kuşaklarda yaşanan suçlar, acılar ve sırlar gizlense bile, sonraki nesillerde yeniden görünür hale gelir. Oidipus’un trajedisi, atalarının yükünü taşıyan bir sonraki kuşağın hikâyesidir.
Tragedya bize sahnede gösterir, Aile Dizimi ise yaşamın içinde aynı gerçeği görünür kılar: Geçmiş kuşakların kaderi, fark edilmezse yeniden tekrar eder.
Neden Atalarımın Yükünü Ben Taşıyorum?
Aile Dizimi çalışmalarında en sık sorulan sorulardan biri şudur:
“Üst kuşaktaki bir atamın yaptığı hatanın ya da suçun bedelini neden ben ödüyorum?”
Aslında bunun cevabı bireysel suçlulukla ilgili değildir. Siz suçlu ya da sorumlu olduğunuz için değil, aile sisteminin dengesi bozulduğu için bu yük size kadar ulaşır.
Gençler İçin yunan Mitolojosi kitabında LucFerry bunu Kral Oidupus örneği ile açıklar: Kral Oidipus’un hikâyesinde olduğu gibi; köken aile sisteminde bir dengesizlik yaşandığında, bu dengesizlik tek bir hamleyle düzelmez. Tıpkı evrende düzenin bozulmasıyla oluşan kaos gibi, aile sisteminde de denge yeniden kurulana kadar sonraki nesiller bu sürece dâhil olur.
Bu nedenle, geçmişte işlenen bir suç ya da yaşanan bir travma, zamanla sonraki kuşakların hayatında farklı biçimlerde görünür hale gelir. Bu onların suçlu olduğu anlamına gelmez; sadece sistemin yeniden dengeye kavuşması için bir “tamamlama hareketi” ortaya çıkar.
Her nesil, kendi payına düşen bu süreci fark ederek, aile geçmişindeki görünmez bağları anlama ve kabul etme sorumluluğunu taşır. Çünkü ataların yükünü taşımak, aslında şifanın kapısını aralamaktır.
Bert Hellinger, bu durumu kollektif vicdan ile açıklar. Bert Hellinger’e göre, aile sistemi bir kollektif vicdan üzerinden işler. Bu vicdan, bireyin yalnızca kendi seçimlerinden değil, ailenin ve sistemin bütünündeki süreçlerden etkilenir. Tıpkı bir elektrik akımının ampulü aydınlatmasıyla görülmesi gibi, etkiler ancak gözlemlenebilir.Geçmiş deneyimler yok olmaz; bireyleri ve ilişkilerini etkilemeye devam eder. Aile Dizimi, bireylerin geçmişleriyle yüzleşmesini ve aile dinamiklerini anlamasını sağlar. Ancak hiç kimse, atalarının yaptıklarından doğrudan sorumlu değildir. Ancak yapılanların dengesi bir anda sağlanamaz; yeniden düzenlenmesi zaman alır.
Psikodrama ve Aile Dizimi
Psikodrama, 1921’de JacobLevyMoreno tarafından geliştirilen bir psikoterapi yöntemidir. Doğaçlama tiyatrosundan ilham almış ve Aristoteles’in tragedya anlayışındaki “katharsis” kavramını modern psikoterapiye taşımıştır.
Moreno, klasik yazılı dramadanspontane (psiko) dramaya geçiş yaparak, bireylerin olayları ikinci kez yaşamasını sağlar. Bu deneyim, tıpkı ilk yaşanmış gibi duygusal ve zihinsel olarak güçlüdür:
“Her hakikat ikinci kez de ilk kez gibidir.”
Psikodramada danışanlar, olayları şu anda oluyormuş gibi dramatize ederler. Sadece söylediklerine değil, yaptıkları aksiyonlara da odaklanılır.
Amaç, bireylerin duygularıyla başa çıkmasını, kişisel kaynaklarını fark etmesini ve güçlü yönlerini geliştirmesini sağlamaktır.Bu yöntem, ruh sağlığı programlarında geniş bir kullanım alanı sunar.
Hem Aile Dizimi hem de Psikodrama, benzer kaynaklardan beslenir; ancak uygulama farklılıkları ile ayrılır.Bert Hellinger, Aile Dizimi ile psikanaliz arasındaki farkları şöyle açıklar:
- Psikanaliz: Nedensellik ve bireysel bilinç derinliklerine odaklanır
- Aile Dizimi: Sistemik ilişkiler ve aile dinamiklerini ön plana alır
Aile Diziminde, bireyin sorunları sadece kişisel geçmişiyle değil, ailedeki rol ve ilişkilerle bağlantılı olarak değerlendirilir (Hellinger vd., 2007: 81).
Önemli nokta: Nedensellik aramak yerine, sistem içindeki genel ilişkiler ve dinamikler üzerinde durulur.
Aile Dizimi ve Aile Heykeli
Aile Dizimi’nin etkilendiği önemli tekniklerden biri de Virginia Satir’in Aile Heykeli tekniğidir.
Aile Heykeli Nedir?
1970’lerde Satir tarafından geliştirilen bu yöntem, aile üyelerinin bir odada uygun mesafelerde durarak ilişkilerini fiziksel konumlarla ifade etmesi üzerine kuruludur. Çıkan görüntü heykele benzediği için bu isim verilmiştir (Hartung&Spitta, 2020: 37).
Satir, başlangıçta gerçek aile üyeleri ile çalışmıştır. Ancak aile bireyleri gelmediğinde, rastgele seçilen temsilcilerin aile bireylerinin duygularını aynı şekilde hissettiğini keşfetmiştir.
Bert Hellinger, Satir’in bu keşfinden yola çıkarak, gerçek aile üyeleri yerine temsilciler kullanmış ve onlara içlerinden geldiği gibi davranma özgürlüğü vermiştir (Liebermeister, 2009: 12).
- Aile Heykeli ve Aile Dizimi, bireyin iç kaynaklarını kullanarak sorunları çözebileceği inancına dayanır
- 1960’larda çok kuşaklı aile dramalarını yeniden canlandırarak yerleşik algıları, duyguları ve inançları değiştirme amacı taşır (Costa, 1992: 261-272)
- Bu yöntemler deneyimsel terapi olarak da adlandırılır.
Aile Dizimini Oluşturan Diğer Yöntemler
Aile Dizimi, Bert Hellinger tarafından geliştirilen ve birçok psikoterapötik yaklaşımı birleştiren güçlü bir yöntemdir.
Görünmez Sadakat
- IvanBoszormenyi-Nagy’nin “görünmez sadakat” kavramından esinlenmiştir
- Önceki kuşaklara duyulan bilinçsiz bağlılık, duygusal yüklerin nesiller arası taşınmasını sağlar
- Aile Dizimi çalışması, bu bağlılığı görünür kılarak sistemde iyileşme sağlar (Hartung&Spitta, 2020: 40)
Morfik Alanlar ve Evrensel Hafıza
- RupertSheldrake’inmorfik alanlar teorisi Aile Diziminde kullanılır
- Temsilcilerin hissettiği duygular, sezgiler ve sırlar, evrensel bir hafızadan kaynaklanıyor olabilir
- Bu sayede saklı kalmış aile senaryoları gözlemlenebilir ve çözülebilir
Yaşam Senaryoları ve Çözüm Cümleleri
- EricBerne’nin “gizli yaşam senaryosu” kavramından etkilenmiştir
- Hellinger, bireylerin bu senaryoları önceki nesillerden devraldığını fark etmiştir
- Çözüm cümleleri, bireyleri senaryonun bağlayıcılığından kurtarmak için kullanılır (Liebermeister, 2009: 13)
Gestalt, Psikodrama ve Deneyimsel Yöntemler
- Hellinger, Gestaltterapisi, Psikodrama ve Virginia Satir’in Aile Heykeli yöntemlerinden etkilenmiştir
- Duygularla yoğun çalışma ve içsel keşif, Aile Dizimi’nin temel özelliklerindendir
- Amaç: Bireyin ve aile sisteminin iyileşmesini sağlamak
Aile Dizimi ve Felsefe İlişkisi
Bert Hellinger, Aile Dizimi tekniğini felsefe ve bilim temelli olarak açıklar.Aile Dizimi, özellikle fenomenolojiyle birey ve sistem arasındaki ilişkileri anlamayı sağlar.Felsefe, nesnelerin ve olayların içsel gerçekliklerini keşfetmeyi hedefler.Bu derin anlayış, bireyin harekete geçmesini ve iç görüsünü geliştirmesini sağlar (Hellinger, 2010: 264).Aile Dizimi, hakikati arama süreci olarak temel ilkeler üzerine kuruludur.Bu ilkeler; felsefe, insan imgesi, kavramlar, yorumlama yöntemleri ve tekniklerden oluşur (Riepl, 2011: 103).Teknikler bir araya gelerek, köken aile sorunlarını tek seanslık bir yaklaşımla ele alır (Stiefel vd., 2002: 38-44).Uygulama aşamaları, ontoloji, içkinlik, ilişkisellik, fenomenolojik yaklaşım, sezgicilik, özel dil, etik/ahlak felsefesi ve tarih felsefesini içerir (Andıç, 2023: 566).
Fenomenoloji ve Aile Dizimi
Fenomenoloji, Yunanca phaenesthai kelimesinden gelir: “kendini göstermek, ortaya çıkmak” (Moustakas, 1994). Motto: “Zu den Sachen” – yani “şeylerin kendisine odaklanmak” ve “önemli olana inmek” (Dowling, 2007).Aile Diziminde bu, danışan ve temsilcilerden elde edilen gerçek verilere odaklanmak demektir. “Önemli olan”, danışanın bilinç ve bilinçdışı durumlarıdır. Görünen aile ilişkilerinin arkasındaki gizli nedenleri keşfetmek, fenomenolojik yaklaşımın temelidir.Bert Hellinger, yöntemi bu fenomenolojik bakış açısı üzerine kurmuştur. Sistem içindeki olaylar ve ilişkiler, yüzeyin üzerinde görünenlerle değil, yüzeyin ötesindeki gerçeklikleriyle anlaşılır.
Aristoteles’e göre, her duygunun bir mutosu, yani olay örgüsü vardır.Aile Diziminde, bir duyguya veya sistemin bir parçasına odaklanarak, onun mutosu keşfedilmeye çalışılır. Bu sayede, görünmeyen bağlar ve köken aile dinamikleri ortaya çıkar.
Aile Dizimi ve Ontoloji
Aile Dizimi çalışmaları, ontolojiyle sıkı bir ilişki içindedir; varlığın ve bireyin kendini anlama çabası bu yaklaşımın temelini oluşturur. “Ben kimim?” ve “Ben neyim?” gibi sorular, bireyin kendi varoluşunu keşfetme ve anlamlandırma isteğini yansıtır. Bu süreç, bireyin kimlik, değer ve ilişkilerini anlama yolculuğunu destekler.
Aile Dizimi, bireyin yaşanmış deneyimleri ve aile sistemindeki ilişkilerini araştırarak, varoluşsal sorulara yanıt aramasını sağlar. Çalışmalar sırasında ortaya çıkan sistem verileri, bireyin kendi kimliğini ve ilişkilerini çözümlemesine yardımcı olur.
Bu yaklaşım, Sokrates’in “kendini tanı” (gnōthiseauton) felsefesine dayanır; bireyin kendi özünü keşfetmesini ve merak duygusunu doğru şekilde yönlendirerek anlamlı bir kendini bilme süreci yaşamasını amaçlar.